Bu Blogda Ara

5 Ağustos 2017 Cumartesi

AŞIKLAR TEPESİ


falez ile ilgili görsel sonucu
   Oturuyorum aşıklar tepesinde. Aşkı arıyorum. Sende bıraktığım o muhteşem hissi. Sahi aşkım, Aşk nedir? Sen misin? Yoksa ben miyim? Yahut benliğimdekiler mi?
   Falezlerden boy uzanan mavi çarşafa dolandı bakışlarım. Bak. Bir kuş dolanıyor maviliğin mavi göğünde. Martı mı acaba? Hayır hayır. Bu başka tür bir kuş.Bilemedim cinsini. Fakat pek güzel. Kanatları mavilikleri yalıyor. Ah! Keşke sen olsaydın yanımda. Sen kesin bilirdin bu kuşun familyasını. Çok merak ettim. Yoksa sana hasretliğim değil gelişini, yanımda oluşunu düşlemem.
   Aaa! O uzaklardan görünen küçük karaltı... Bir gemi mi acaba? Belki de yaşlı ve tecrübeli bir balıkçı amcanın ekmek kavgası derdine balık avladığı bir sandaldır. Sahi ya.Balık avlama yasağı kalmış mıdır acaba? Çok severim hamsiyi. Ama şu mevsimlerini hiç tutamam aklımda. Ya da İstanbul'u merak edip uzak diyarlardan aşıklar şehri, yedi tepeyi tanımaya gelen turistlere Marmara'nın efsunlu kıyılarını tanıtan bir gezi vapurudur. Sen olsan tahminde bulunurdun. Hatta kesin şudur deyip benimle iddaya bile girerdin. Ve muhtemelen yine kazanırdın. İddalarını ve kazanıp beni sarmalarını özledim. Yoksa seni özlemelerim söz konusu bile değil.
   Aşıklar tepesi ıssız. Bir ben varım. Bir de göz hapsine aldığım mutlu ve aşk dolu bir aile. Anne küçük kızını almış kucağına, seviyor. Bizim kızımız olsaydı o anneden daha çok severdim inan.
   Baba da oğlunu eline tutuşturduğu boyundan büyük topla oynamasını seyredip arada taktik vererek futbol hakkında bilgi veriyor. Sahi sen hep derdin ya. "Oğlumuz olursa konuşmaya başlar başlamaz ona Fenerbahçe demeyi öğreteceğim. Yürümeye başladığı anda da futbol oynamayı öğreteceğim" diye. Ah ah! Sen baba olsaydın benim oğluma. Ne güzel olurdu çocuğumuz.
   Hep hayal kurardık seninle hatırladın mı? Doğacak çocuklarımızın isimleri yüzünden kavga etmiştik Ben hiç unutmayacağım. Hiç olmamış şeyler yüzünden kavga etmelerimizi özledim.Sana hasretliğimle alakası yok. Hem sana hasret değilim. Özlemedim! Özlemem! Özleyemem!
   Sen gittiğinden beridir konuşuyorlar. Senli ve benli cümleler kuruyorlar. O cümlelelerde artık biz yok! İkiye ayırdın bizi, ben ve sen yaptı. Gidişinle seni özlemelerimi yasakladın. Aşıklar tepesinde bıraktık bizliği. Bıraktın beni.
   Gitme vakti geldi. Güneş, eteklerini toplayıp kızıla boyadı maviliğin mavi göğünü. Lacivete hazırlık başladı. Yolum uzun biliyorsun. Acaba o mutlu aileden rica etsem beni de sığıştırırlar mı mutluluklarının bir köşesine.

Selamet DARĞIN


Söyleyecek pek bir şeyim yok. Kalemime ne geldiyse yazdım...